Allah soyle buyurmustur.”Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım.”
Yani şu kainat sarayının yaratılma gerekçesi, Allah’ın isim ve sıfatlarını bu kainat sahnesinde tecelli ettirip, hem kendi İlahi nazarı ile hem de gayrın nazarı olan mahlukatın nazarı ile bu tecellileri seyredip müşahede etmektir. Kainatta sergilenen isimlerin en büyük gözlemcisi ve seyircisi Allah’ın bizzat kendisidir, sonrada sırası ile insanlar, melekler, cinler ve ruhanilerdir. Yani kainatın asıl yaratılma gerekçesi Allah’ın kendini tanıtmak ve sevdirmek istemesidir diyebiliriz. İnsanların imtihana tabi tutulması bu dev gayelerin yanında tali ve küçük gayeler olarak kalıyor.
Allah in sonucu bilmesi birseyi degistirmiyor. Allah hafiz ismiyle gelecegi kayit altina almis, gecmisi ve gelecegi ayni anda gorur. Hem bunun boyle olmasi insanligin dunyadaki imtihanina engel olmaz.
Hem geleceği bilip hem de cehennemde yanacak bir kulu yaratıyorsa bunun adı bile bile ladestir. Ayrıca sonsuz hoşgörü ve sonsuz şevkat özellikleri olan biri içinde son derece tezat bir durumdur. Cehennemde yanacağı ayan beyan ortada olan birini yaratma paradoksu, senin gibi kayıtsız şartsız sorgusuz sualsiz şüphe etmeden önüne konduğu gibi inananları fazla rahatsız etmiyor olabilir. Fakat, kendisine sunulan herşeyi kuşkuyla inceleyen, korkmadan sorgulayan insanlar bu anlatılanların masaldan öte mitolojik fantazi olduğunu bulmakta zorlanmayacaklardır.
Bak ne güzel söylüyorsun, ben özgürüm diyorsun…
Hiç kimse seni zorla cehenneme götürmek için tehdit etmiyor…
Sen, “ben bu yolu, böylesini tercih ediyorum” demekle hiç bir mazeretin kalmamış oluyor…
Yoksa, eğer seni bir silah zoru vs. ile (!) böyle yaşamaya zorlayan varsa söyle bize de dövelim onu…
Haa… Allah’ın (cc) senin bu yolu seçeceğini bilmesi (şu an bak bir kendine bak, kendin seçiyorsun yolunu) senin tercihlerinde bir etki yapmıyor…
Sen Geç Dalganı. Ben Her zaman Düşünmeden Edemezdim. Allah (c.c) Neden Böyle Güzel , İyi Kalpli insanların yanında bir de sizin gibi insanlar yaratmış diye.şimdi anladım ki, biz size bakalım ibret alalım ,ders çıkaralım , sizin cehennemde nasıl yandığınızı düşünelim ve daha çok ibadet edelim diye imiş. Tamam İslama İnanmayın. Birsey Demiyoruz. Peki Neden Dinimize Hakaret ediyorsunuz? Biz Doğru Olanı Öğrenmişiz Bundan Size Ne ? Siz de Yanlıs Yolda İlerleyin Bize Bİşey Demeyin…
ALLAH BİRDİR EŞİ VE BENZERİ YOKTUR BİZ ONA İMAN ETTİK , PEKİ SİZİN DERDİNİZ NE KALDIRIN BU SİTEYİ ŞUNU UNUTMAYIN ‘ DÜŞEN BİR UÇAKTA KİMSE ATAİSTİM DEMEZ’ …
islamiyet güzel bir din olsaydı zina eden evli kişilerin taşlanarak öldürülmesini ve mürtedlerin idamını emretmezdi. allah merhametli olsaydı insanları müslüman ve müslüman olmayanlar olarak ayırmaz, iyi ve kötü insanlar olarak ayırırdı.
Allah öldürmüyor, öldürmekle tehdit ediyor.
Diyor ki, “ey! eline silahı almış az bi canı sıkıldığı için hasmını öldürmeye yeltenen, şayet onu öldürürsen, sende kısas olarak öldürülürsün, hem de devlet eliyle!” diyor ve her ikisi de hayatta kalıyor.
Bizi yaratan bizim neden korktuğumuzu çok iyi biliyor.
Zina meselesini de buna kıyas et! Anlarsın.
vesselam.
-SORSAM bu varlık, bu alem neyin nesi, kimin fesi, nereden çıktı? kim çıkardı? diye,
-DİYECEKSİN Kİ; tabiat ana, doğa baba, kendiiğinden bir oluşum vs. izahsız bir durum.
-TEKRAR SORSAM; peki bu tabiat, doğa nedir? diye…
-DİYECEKSİN Kİ; dağlar, taşlar, ağaçlar, kuşlar, toprak, su, hava, ateş vs. vs.
-TEKRAR SORSAM; sen o doğadakilerden daha akıllı, daha zeki, daha kıvrak, daha yetenekli, daha işlevsel, kendince bir şeyler icad edibilen vs. vs. biri olduğun halde;
“BU KAİNATTA VAR OLAN HİÇ BİR MADDEYİ, NESNEYİ KULLANMADAN, SIFIRDAN BİR TANECİK BUĞDAY VEYA BİR ÇÖP PARÇASI VEYA BİR İŞE YARAMAYAN TOZ PARÇASINI YARATABİLİR MİSİN ? ORTAYA ÇIKARABİLİR MİSİN ? ? ? ! ! !”
“VE HATTA SANA BU HUSUTA YARDIMCI OLARAK, TEKNOLOJİ DEVLERİ JAPONYA, ABD, İSRAİL, İNSLER, CİNLER, MELEKLER, HATTA ALLAH’TAN (CC) GAYRI KİM VARSA HEPSİNİNDE YARDIMIYLA YARAT BİRŞEYLER!!!!!!”
————————————————————————-
-YAA RAA TAA MAAZ SIINNN!!! Ben de yaratamam!
————————————————————————-
-PEKİ ŞU OTURDUĞUN YERDEN ÇEVRENE BAK!
Zerreden kürreye, yerdeki işe yaramaz çöpten evrene, hele bir bak kendine!
KİMDİR BİLİYORMUSUN YARATAN? KİMDİR BİLİYORMUSUN?
ŞU KENDİNDEN Bİ’HABER OLAN DOĞADIR DOĞA…
(SPERM KULLANMADAN ÇOCUĞUNU YARAT!
BULUT KULLANMADAN YAĞMUR YAĞDIR!
TOHUM KULLANMADAN SEBZE YARAT!
ÇEKİRDEĞİNİ KULLANMADAN AĞAÇ YARAT!
YUMURTASIZ CİVCİV YARAT!
————————————————————————————————-
OLMAZ! ÇÜNKÜ BÜTÜN BUNLAR İÇİN SEBEBİ YARATANDA ODUR…)
————————————————————————————————-
Halbu ki bunların ilk çekirdeklerini ve örneklerini yaratan,
kendisini de şeffaf bir perde ile bu hakikatlere iman edenle etmeyeni şu varlık aleminde göstere göstere İMTİHAN EDEN,
ve onun sonsuz bir ilimle sonuçta senin ne yapacağını ve neyi seçeceğini bilmesi de senin seçme hakkını etkilemeyen ALLAHTIR! ALLAHTIR! ALLAH AZZE VE CELLEDİR…!!!
Yazılanlar falcı bozmalarının yorumlarına benzemiş. Doğaya tersten bakıp onu anasının babasının önüne koyduğu gibi fantazi hikayelerle açıklamaya çalışanlar için normal tabi bu durum. Hokus pokus hikayeleri kafalara çakılmış bir defa çıkaramıyoruz o yüzden de.
Cehalet, tümdengelimsel bakış açısını insanlara dayatmakta, tümevarımsal olguları görememesi için mistik güçleri zihinlerin önüne engel olarak koymaktadır. Bu durum ise işlevden çok kim? sorusunu sordurmaktadır. Halbu ki, akıl bir ağaca baktığı zaman kimin yaptığını değil fenomenin nasıl meydana geldiğini arar. Çünkü kim sorusu sorulduğu zaman her inanan cevabı kendi inançlarının putuna doğru yontacak, tapındığı puta ithaflarla rituellerini zenginleştirecektir. Kimisi tanrı diyecektir, kimisi ra, kimisi inek, kimisi zeus, fsm vs.
Ben biyoloji eğitimimi akademik boyutlarda almış biriyim. O yüzden bir ağacın veya bir sürüngenin ya da bir memelinin biyolojik yapılarını ve geçmişlerini iyi bilirim. Canlıların çoğunun sindirim sistemleri, üreme ve beslenme davranışları hala aklımdadır. Hatta daha senin adını bile duymadığın bilimsel isimler ve bu isimlere ait metabolizmalar hala ezberimdedir. O yüzden bir ağaç nasıl oldu bir canlı nasıl meydana geldi hikayelerini ancak camide namaz kılan akranlarına anlatabilirsin burada benim gibi adamlara aktaracağın her hangi bir şeye fazlasıyla karnım tok.
Doğada hiç bir şey kendiliğinden meydana gelmez şu anda gördüğümüz tüm fenomenler indeterminist ve raskelelik ilkeri çerçevesinde kendinden bir önceki fenomenin sonucudur. Kendinden bir önceki fenomen ise ondan öncekilerin bir sonucudur. Bunları anlayabilmek için kaos teorisini bilmek gerekir çünkü organik ve inorganik maddelerin oluşabilmesi için sonsuz girdi lazımdır ve sonsuz sayıdaki girdi kendi düzenini oluşturmaktadır.
Küçük bir örnek vermek gerekirse, hidrojenle oksijen atomlarının doğada rasgele çarpışmaları sonucu ortamda yeterli enerji de varsa su oluşur. Burada hidrojenle oksijen amaçsızdır rasgele çarpışırlar sonucunda su oluşsun diye bir araya gelmezler. Helyum atomuda doğada bir çok farklı atomlarla ve elementlerle çarpışırlar fakat helyum atomu reaksiyona giren bir material olmadığı için sonuçta hiçbirşey olmaz. Bu elementler çarpışmadan önce elementleri oluşturan girdiler de vardır hatta o girdileri oluşturan başka başka sonuçlarda vardır. Bunlar bizi sonsuza kadar götürür.
Bu bağlamda suya bakıp su canlılar için yaratılmıştır demek insan zaafıdır. Çünkü, canlı dünyanın goldiloks kuşağında olmasından dolayı sonsuz girdilerin koca evrende her yerde rasgelelik ilkesiyle meydana gelememesineden dolayı kısaca su sıvı halde barınabildiğinden dolayı çeşitli reaksiyonlarla meydana gelmiştir. Su olduğu için canlı vardır canlı olduğu için su vardır demek doğaya tersten bakmaktan başka birşey değildir. Hele ki Tanrı suyu insan için yarattı diye düşünmek evreni ve doğayı çözememiş insanların fantastik hikayelerle kendi kendini kandırma çabalarının bir sonucudur.
Senin tanrı dediğin nedir? Tamamen uydurma hayallere ve fantazilere dayalı bir mitolojidir. Herhangi bir kanıtı var mıdır? Deneylenebilir, gözlemlenebilir ve hatta örneklendirilebilir en ufak bir kanıtı bile yoktur.
Tanrı, hiç şüphe etmeden ve sorgulamadan daha öncekilerin önüne koyduğu şablona inanmaktır.
Nihilizm ne ise tanrı da aynıdır ikiside dillerden doğma bir bilinmezliğin genellenmiş biçimidir. Kısacası, insan denen memeli hayvanın cehaletinin farkındalığı olarak kendi kendini yutturma çabasıdır. Tanrıdan bahseden insan hiç bir şey bilmek istemez o sadece kendi varlığını dayandırdığı sembolik hayali fantazilere inanır. Sorgulamaz sorgulamak hayali tanrısı tarafından yasaklanmıştır çünkü. Tanrıya akılla değilde kalple inandığını söyleyen herkes kendi kendisine inanıyordur aslında. Çünkü, varlığının bir gün sonlanacağını hazmedemediği için varlığı hiç bitmeyecek enerjisi hiç tükenmeyecek bir fantazi geliştirmiş kendisini de o fantazinin biricik çocuğu yapmıştır. İnsanın kendi varlığından kaçmaya çalıştığı bir düşüdür tanrı. Tanrıya inandıklarını söyleyenlerin olmayan şeyleri gören şizofrenlerden farkı yoktur. Hatta şizofrenler daha masumlardır çünkü hastalardır ve bu hastalıklarını gerçeğe direnmek için bilinçli devam ettirmezler. O yüzden tanrı ölümsüz insan simgesidir. İnsanın antropormorfik sanatıdır.
Tanrı, insanın hayatın gerçeklerine karşı ısrarla direndiği, gerçekleri yok sayıp, kendisini ise evrenin baş köşesine oturtan bencilliğidir.
İstediğiniz kadar akıllı olun, zeki olun, barajlar yapın, köprüler yapın, evler inşa edin, doğayı tek türmüşsünüz gibi kullanın. Hızlı yayılan virüslerden farkınız yok özel değilsiniz. Öleceksiniz ve varlığınız tamamen son bulacak. Güzellik uykusuna yatıp sonradan uyanmaya benzemez ölüm. Tüm organizmalar gibi azot karbon döngüsüne karışıp diğer canlıların yaşaması için faydalı birer element olacaksınız. O zaman neden yaşıyoruz? Amacımız ney? diye sorup cırmalamanın bir anlamı yok. Ölümsüzlük düşleriniz, sadece sizden önceki canlıların içgüdüsünün zihninizdeki bir yanılsamasıdır okadar. Neden yaşadığınız konusunda herhangi bir fikriniz yoksa veya kendi amaçlarınızı oluşturamıyorsanız zaten yaşadığınız söylenemez çünkü yaşama süreci sadece istekle ve inanç gibi hastalıklarla olmaz kendi amacını belirleyebilecek önemli bir irade ister. Amacanız sizlere altın tepside sunulacak bir kahve değildir kendiniz bulacaksınız onu. Doğadaki her canlının yaptığı gibi hatta seks yaparken bile.
Sonsuzluğun insani özellikleriyle bezenmiş bir tanrının ağzından her şeyi bilme iddianızın amacı nedir? Ben size söyleyim. Ölüm sizi korkutuyor, içinizi karartıyor, varlığınızın sona ermesi inanılmaz gibi geliyor. İşte sizin tanrınız orada başlıyor. Antropormorfizm burada devreye giriyor. Sizin tanrınız sizin inançlarınızın sonsuzla çarpımıdır. Hastalık belirtinizdir. Tanrı bir hastalıktır. Doğayı ve evreni anlayamayan, doğaya ve mekanizmalarına uyum sağlayamayan insanların, yerine bir put koyarak o putu evrenin baş köşesine, kendisini de, yarattığı putun biricik evladı yerine koyan bencil bir hastalığıdır.
1. Boğaziçi kimya bölümü mezunu olarak kısaca şunu bir bilmelisin, o raskelelik ilkeri çerçevesinde oluştuğunu düşündüğün atomların, elementelerin ve dolaysıyla bütün maddelerin birbirleri ile yine rastgelelikle şu evreni ortaya çıkarmasını ben, tam tersine büyük bir kudretin yapabileceğine inanıyorum.
Şöyle ki;
Sana içinde bulunduğumuz fiziki bir olayla misal vereyim.
(Belki sana biraz saçma gelebilir ancak anlattığıma odaklan.)
Sen hiç bir canlının olmadığını düşündüğün uzak bir çölde, her tarafı rüzgar bile giremeyecek derecede izalasyonlu ve sağlam bir kalede bulunduğunu düşün.
İçerde en sakin bir odada, sandalyede oturuyorsun ve köşede bir masa var. Faraza o masanın üzerindeki bir A4 kağıdı yere düştü.
Şimdi aklı kullanarak bir cevap arıyoruz.
Normalde hiç önemsiz gibi gözüken bu duruma şöyle bir göz atalım.
Acaba bu kağıt yere niye düştü?
1. Ya kağıdı masanın üzerine düşecek şekilde, tam köşeye koyduğunu düşünürsün.
(O zaman diyelimki kağıt tam ortadaydı.)
2. Yada hafif bir esinti geldi bir taraftan ve cereyan neticesinde düştü diye düşünürsün.
(O zaman da diyelimki, odaya en ufak bir hava girecek delik yok, faraza. Ve hatta sen de kağıda üflemedin ve hareketsiz seyrediyorsun.)
3. Belki küçük bir canlı, bir karınca, böcek vs. iterek götürdü diye düşünürsen onlarıda çıkardık.
4. Eee.. Şimdi ne olacak?
(Demek ki o kağıt hala orada duruyor.)
5. Eğer bedavacılığa kaçıpta dersen ki kağıt kendi yürüdü de düştü, bu ya akla hakaret olur, yada mucize.
BİR KAĞIT BİLE SEBEPSİZ, NEDENSİZ, YAPAN OLMADAN YERİNDEN OYNAYAMIYORSA, ŞU UCU-BUCAĞI, SONU TESBİT EDİLEMEYEN EVRENİ YAPAN OLMADAN KENDİ KENDİNE VAR OLDU DEMEK FİZİKEN, TIBBEN, İLMEN, AKLA HAKARET OLUR!
Düşün denilince böyle düşün!
“O’nun bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmez.” (En’am suresi 59)
Evren rastgelelik ilkesiyle ortaya çıkmaz. Daha doğrusu rastgelelik ilkesiyle ortaya hiç bir şey çıkmaz. Bir fenomenin oluşabilmesi için sayısız sonsuz girdi gerekir. Hadi rasgelelik oldu evren neden oluşmuyor ancak bir dingilin (dinle yatıp kalkan) zekasıdır. Burada ilke kelamıyla anlatılmak istenen oluşan fenomenlerin bir tasarım olmadığıyla ilgilidir. İşi gücü bırakıp sana dilbilgisi anlatalım birde iyimi.
Mesela evrim teorisindeki doğa kanunu olan doğal seleksiyon bir ilkedir fakat rakip popülasyonların seçilime olan etkisi rastgeledir. Diğer bir ifadeyle seleksiyon ilke seçilim ise daimidir. Fakat seçilim sırasında organizmayı etkileyen değerlerin ne kadar olduğu veya olmadığı bilinmediği için bilimsel olarak rastgelelik ilkesi benimsenmiştir hatta aksini iddia etmek te pek mümkün değildir.
Boğaziçi kimya mezunuymuş internette sallamak bedava nasıl olsa vergisi bile yok. Neyse ki senin gibi adamların yazılarından ne bok olduklarını anlayabilecek kadar akademik geçmişim var.
Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi hidrojenle oksijenin amacı olmaz. Zaten onlarda bilinç de olmaz element çünkü onlar. Fakat birleştikleri zaman su oluşur(h20). Su oluşması için bağ yapmaları gerekir. Bağ yapmalarının nedeni ise değerlilik elektronlarıdır ve bu çekirdek fiziğinde kapsamlı olarak ele alınır. Oluşan her fenomen bir öncekinin devamıdır burada bir başlangıç aramak tamamen insan zaafıdır. Eline bir demir parçasını aldığın zaman tek bir demir atomunu mu aldığını sanıyorsun?. Metallerle metaller, ametallerlede ametaller arasında da bağ ilişkisi vardır. Bu bağ ilişkiside(iyonik bağ) kendinden bir önceki atomlara ve değerlilik elektronlarının değişkenlerine bağlıdır. Bunları neden anlatıyorum biliyor musun? sözde kimya mezunusun ya iyi biliyorsundur atomlar, elementler arası reaksiyonları ve bağ yapılarını. Eğer kimyacıysan hiç bir elementin saf olmadığını da hatta oluşması için kendinden bir önceki reaksiyona bağlı olduğunu da bilmen lazım. Sonsuzluk böyle bir şeydir işte. Herşeyin bir ilkini aramak dinci zırvasıdır.
Evren ve doğa senin eğitim seviyen hakkında ipuçları veren A4 ve rüzgar benzetmenle açıklanamaz. Bu konuşmalar ancak lisede arka sıralarda oturup aman zil çalsında bahçede top oynayalım mantığıyla okula bile neden gittiğini bilmeyen tipik lise öğrencilerine ait. Kendi ağzınla söylüyorsun birde. A4 kağıdı iradi müdahale olmadan düşüyor yere işte. Ya rüzgar esiyor ya deprem oluyor ya başka birşey oluyor. İlla gidipte ben üflemiyorum yere düşmesi için. İçi matematik hatalarıyla, peygamber fantazileriyle, öbür dünya yalanlarıyla dolu kıçtan uydurma bir kitap yazmışlar doğadaki sonsuz etkileşimi uydurma kitaba bağlamaya çalışıyorlar. Ancak bu kadar yobazlık olur.
İnsan denen memeli hayvan doğayı anlayabilmek için milyarlarca tezi hipoteze hipotezi teoriye dönüştürüyor binlerce etkileşimi kullanarak evrene doğaya anlamlar vermeye onu somut kanıtlarla bir öncekinden daha iyi açıklamaya çalışıyor. Bu yobazlarda hemen çözmüşler doğayı allah hokus pokus yaptı evren oldu sudan çamurdan adem çıktı kaburga kemiğinden havva oldu ensest ilişkilerlede canlılık bu kadar gelişti ve türleşti. Bilimle alakası yok adamın Boğaziçi kimya mezunuyum diyor bide.
Bu soru daha önce bir yerlerde klişeleşmedi veya bildiğim kadarıyla birilerinden duymadım, ama sen düşünce yerine yada cevap yerine sadece soruyu inkar ve küçümsüyorsun.
Halbuki sorunun netliği gibi berrak bir cevap beklerdim.
Sorduğun sorunun niteliği eğitim düzeyin hakkında kesin ipuçları veriyor zaten ulaşmak istediğin noktada başından belli. Senin akıl hocalarından zamanında çok dinlemiştim bunları. Ağaç var taş var toprak var rüzgar var bulut var demekki allah var. Zihniyetin bu kadar sığ işte senin de onlar gibi.
Etrafınızdaki mekanik varyasyonlara bakıp insanoğlunun doğayı tanımak için geliştirdiği materialleri kaynak belirleyip olmayan tanrınıza atıflarda bulunuyorsunuz. Arabayı, evi, bilgisayarı biri yaptığına göre ağacı, insanı, hayvanı da birilerinin yapması gerekiyor hıııı demekki allah var.
Senin de allahın otursun bir araba yaratsın bakim nasıl yapıyormuş görelim.
A4 kağıdının rüzgarın esmesiyle sandalyeden yere düşmesi anektodunda rüzgar sebep kağıdın yere düşmesi ise sonuçtur. Doğada herşey bu şekilde işler sebep ve sonuç bir arada oluşur. A4 kağıdının yere düşmesi tanrının veya zeusun istediği değil doğada ki karmaşıklığın ve rastgeleliğin bir sonucudur. Mesela A4 ün yere düşmesine sebep teşkil eden rüzgarın oluşması için milyonlarca girdi gerekir. Kimyacıyım diyorsun ya az çok anlarsın soğuyan hava ağırlaşır ve sıkışır ısınan hava ise hafifler ve genleşir basıncın düşük olduğu yerlerde sıcak hava yüksek olduğu yerlerde soğuk hava vardır. Sıcaklık ve basınç arasında ters orantı olduğu için ısı farkından kaynaklanan yer değiştirme olayı rüzgara sebep olur. Ama bu sebeplerinde sebepleri vardır. Yani alçak basıncın oluşması için milyonlarca sebep yüksek basıncın oluşması için milyonlarca sebep vardır. Ama bu sebeplerin hiç biri sonuçta bir şey olsun insanlar bunu görsün diye oluşmaz. Hepsi kaos teorisindeki mekanizmalara uygun rastgelelik ilkeri çerçevesinde oluşur. Aslında oluşan bir şey de yoktur doğayı anlama çabamız varyaslonlara verdiğimiz isimlerin özneleridir.
Sen meseleyi yine anlamamışsın.
Alçak basınç, yüksek basınç… Sana anlatılanlarda da zaten bu noktaya dikkat çekiliyor.
Bütün bu sebepleri aradan çıkar!
O zaman ortada sadece koskoca bir rastgelelikler TEORİSİ (!) denilen saçmasapan ve sadece bir teori kalıyor. Bütün bir inancınız sadece bir teoriden ibaret, TANRInız işte o teori…
İşte o kağıt sebepsiz yere düşmez, düşemez. (dikkat et ! sebepsiz diyorum. Çünkü ben o sebebin Yaratanının Allah olduğuna şüphesiz inanıyorum. Ve bu bir teori değil, imandır.)
Akla hakaret, fizike hakaret, kendini ve varlığını inkardır bu.
Sen o kağıdı bile izah edemezsin, yerinden oynatamazsın o rastgeleliklerinle.
Çünkü iman o kadar uzaklarda değil, sadece gözünden ve kalbinden perdenin kalkmasıdır.
Sen kendini yunan filozofların uyduruk safsatalarıyla labirentlerde kaybederken, gözünü semaya kaldıran bir çobanın bile görmekte zorluk çekmeyeceği bir yaratıcıyı görmüyorsun.
Sen bir karınca gibi, filin tırnakları arasında fili arayıpta bulamayan bir zavallısın!
Zavallı diyorum çünkü, araştırııcı değil, dik bir inkarcısın!
Hani Allah? varsa bir işaretini görelim diyorsun.
Tavandan sallanan iki kablodan hangisinde elektriği görebiliyorsun?
Birinde var , diğerinde yok!
O var olan elektriği göremeyen gözlerle “hani ya Allah?” diyorsun.
Diyeceksinki, ama ben elektriği göremiyorsamda yanan ışığı, eserini görüyorum.
İşte bak! bu kainatta en büyük eserdir.
Bazen küçük bir çocuğun, bir çobanın, bir kölenin ve bir delinin bile görebileceği netlikte…
Haydi bakalım, plansız , programsız, bir sonraki rastgelelikte buluşuncaya dek, ben Allah’a, sen de kendi inandığına emanet ol!
Meseleyi anlamayarak yazılanları anlam kargaşasına doğru sürükleyen sensin. Bilimsel teorilere de ben anlamıyorum, bilmiyorum benim kafam böyle şeylere çalışmaz demek yerine bunlar saçma sapan gibi söylemlerde bulunmak kimsenin haddine değil özellikle senin gibi günde 5 saat domalarak puta tapanların haddine hiç değil kusura kalma.
Rastgeleliklerinle birşey yapamazsın diyor adamada kafa hiç çalışmıyor sanıyor ki hala rastgelelik sonucu bu even bu doğa bu hale geldi. Kardeşim rastgelelik denen şey bir ilkedir insanların doğal olayların nedenini değil temelini bağladığı ilkedir. Sen yolda yürürken bilmeden istemeden bir karıncayı ezebilirsin o karınca orada tamamen gayri ihtiyari bulunuyordur veya yürürken sana yolda bir araba çarpabilir araba çarpınca yere düşüp ufak böceklerin ezilmesine ve ölmesine sebep olabilirsin bu sebep iradi değildir ratgeledir bu kadar da mı kafan çalışmıyor?
Bu olayların arasında neden tapınacak birini arıyorsunuz? En ufak bir işaret yok. Hiç bir somut kanıt yok. Muhteşem ahenk dizayn gibi laflar edip edip duruyorsunuz öyle bir şey de yok. Hangi yunan filozoflardan bahsediyorsun? Cahil cahil konuşma. Kendini filozoflardan da akıllı sanıyor hangisinden bahsettiği de belli değil cahilin. Birde neymiş filin tırnağındaki karınca gibiymişim de fili bulamıyormuşum. Ulan filin tırnadığındaki karınca orada yaşamını idame ettirebiliyorsa fili neden arasın?
A4 ü sebepsiz yere düşürdün, bilimsel teorilerden zerre haberin olmadığı halde onlara saçma dedin, kimyadan bir haber yaşayıp kendi kendini Boğaziçi Kimya Bölümü mezunu yaptın tam bir mümin profili var karşımda artık bundan kesinlikle eminim.
“Sen yolda yürürken bilmeden istemeden bir karıncayı ezebilirsin o karınca orada tamamen gayri ihtiyari bulunuyordur veya yürürken sana yolda bir araba çarpabilir araba çarpınca yere düşüp ufak böceklerin ezilmesine ve ölmesine sebep olabilirsin bu sebep iradi değildir ratgeledir bu kadar da mı kafan çalışmıyor? ” …demişsin.
Şu cümleye bakarmısın? Ne yani, bu kadar basit mi ?
Rastgele diye birşey yoktur!!!
Rast- gele tabiri, balıkçılar için çok şey ifade edebilir ancak aslında o bile rastgele ile açıklanamayacak kadar bir ustalık ve balık tutulan yerin elverişli olması ile alakalıdır.
Sen, evinden çıkınca rastgele mi yürür gidersin? (bir hedef? )
Karınca rastgelemi yürür, yönünü tesbit etmez? (içgüdü? )
Bir kaza rastgele mi olur? (dikkatsizlik?)
Ay, güneş, gezegenler rastgele mi akarlar? (yörünge?)
Senin, yolda yürürken bir karıncayı ezmen bir rastgelelik değil, çünkü oraya sen kendin geldin. Karınca da orada rastgele bulunmuyordu.
” Bu olayların arasında neden tapınacak birini arıyorsunuz?
En ufak bir işaret yok.
Hiç bir somut kanıt yok.
Muhteşem ahenk dizayn gibi laflar edip edip duruyorsunuz öyle bir şey de yok.”… demişsin.
Lamba odanın ortasında aydınlatır….
Eğer dersen ki herşey bundan ibaret, bu lambanın gerisinde birşey aramaya gerek yok dersen, birgün sende karanlığa mahkum olursun.
Bak o lamba sadece döşenen kablolarla izah edilemiyor, o, taa baraja dayanıyor, bir dinamo-santrale işaret ediyor.
Peki, sence bu kainat hangi bir baraja, santrale veya bir (…..?) ya dayanıyor?
Doğadaki tüm olayları ve fenomenleri basite indirgemek genelde müslümanların işidir. Çünkü mümin zihniyeti araştırmaz sorgulamaz vuku bulan her olayı sofi mantığıyla açıklamaya çalışır. Geneli paranoyak şizofreni olan müminlere göre her şey hokus pokusla meydana gelmiştir. Müslüman için açıklama sadece bu kadardır. Biri çıktı hokus pokus yaptı evreni yarattı galaksileri yarattı daha sonra dünya topraktan adem ademin kaburga kemiğinden havva oldu ensest ilişkilerlede bugünlere geldik. Mümin için açıklama bu kadar basitken, sağlıklı bir insan için determinizm tatmin edici bir ilke değildir. Çünkü kainatta adı geçen her olgu evrenin büyük yıldızlarından atomlarına kadar belli bir sistematik dahilinde açıklanabilir. Eğer elinizde olan fenomeni bir sistemle açıklayabiliyorsanız onu bilimsel bir modele oturtup bahsi geçen bu modelle servis yapabilirsiniz. Bilimsel modellerde uçan gemilere, yılana dönüşen asalara yer yoktur. Çünkü elinizdeki fenomen deneylenemiyor ve tekrar edildiğinde aynı sonuca ulaştırmıyorsa artık onu belli bir sistematikle açıklama şansınız yoktur. Ama dinci için iş basittir herşeyi allah yapmıştır ve tüm evren allah ol deyince olmuştur.
Yılana dönüşen asa mucizesi sana değil, Musa (as)ın o zamanki inkarcılara canlı olarak gösterdiği ve bütün bir yahudilerce de kabul edilen bir mucizedir. Ve o mucizenin yeniden Kur’an’da zikredilmesi yahudileri ilgilendirir, çünkü onlar mevcut tevratlarında onu Harun (as)ın asası olarak değiştirmişler.
————————————————————
————————————————————
Kabul edersinki şu evrenin başlangıcı için bulunan ve bilinen sürenin 14 ila 20 milyar yıl gibi bir zaman dilimi olduğu tesbit edilmiştir.
Haa, bilmem bu süre belki az ileri veya geri çekilebilir bilimin ilerlemesi ışığında.
Hadi olsun 14 tirilyon yıl önce.
Neyse, sorum şu:
Senin, ilk başlangıç için İNANDIĞIN hokus-pokus nedir?
(yani, bu yumurtayı ilk kim yumurtladı?)
>Ve o mucizenin yeniden Kur’an’da zikredilmesi yahudileri ilgilendirir, çünkü onlar mevcut tevratlarında onu Harun (as)ın asası olarak değiştirmişler.
muhammed tevrattaki hikayeyi yanlış anlatmış olmasın?
>Senin, ilk başlangıç için İNANDIĞIN hokus-pokus nedir?
bu soru hiç birşeyi değiştirmiyor. çünkü bu “hoku pokus” diye nitelendirdiğin şey kuranda geçen arap tanrısı allah değil. “allah” muhammed’in kuklasıdır.
kimse kişisel görüşünüzü kınamıyor.. kimse alay etmiyor kurmuş olduğunuz bu site bizim inancımıza atılan bir lekedir hiç bir zaman ateizm ole böle gibisinden konuşmadık konuşmayızda şimdi sizden ricam ya bu siteyi kapatırsınız yada AYYILDIZ TiM siber ordusu olarak bu siteyi tekzip için hackleriz seçim sizin…
Dinsizlere bak ya bu ne biçim sitedir böyle . tamam islama inanmıyosanız ınanmayın ama boyle sıteler kurupta leke atmayın ayıp be ayıp. ayrıca başınız sıkıştıgında mesela bi uçaktasın uçak düşecek o sırada ne dıyeceksın ? Allahım benı kurtar demıyecekmısın ? tabı dıyemıyceksın çünkü sen dinsiz isen boşlukta olacaksın senın bır ınancın yokkı kimden yardım isteyeceksin ? böyle siteler kurupta ortalık karıstırmaya calısmayın
felsefe yapma arkadaş .. din’e felsefi açıdan bakılmaz öyle bakarsan işin içinden çıkamassın aklı olan zaten düşünür ve bu evrenin bir yaratıcısı oldugu kanısına varır yani .
en alta kadar okudum yorumları. feyyaz ve mürtedi okurken merakımı çeken birkaç nokta oldu.
Acaba siz inanmamayı amaçlıyor olabilir misiniz?
ölüm hakkındaki yorumunuz da ilginç sadece müslümanlar mı ölümden korkuyor… Yok olmak fikri (kalbinizden gelen bir cevapla) sizi cidden rahatsız etmiyor mu? hatta korkutmuyor mu?(bir de cevabınızla yaşınızı da söyler misiniz?)
Allah soyle buyurmustur.”Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım.”
Yani şu kainat sarayının yaratılma gerekçesi, Allah’ın isim ve sıfatlarını bu kainat sahnesinde tecelli ettirip, hem kendi İlahi nazarı ile hem de gayrın nazarı olan mahlukatın nazarı ile bu tecellileri seyredip müşahede etmektir. Kainatta sergilenen isimlerin en büyük gözlemcisi ve seyircisi Allah’ın bizzat kendisidir, sonrada sırası ile insanlar, melekler, cinler ve ruhanilerdir. Yani kainatın asıl yaratılma gerekçesi Allah’ın kendini tanıtmak ve sevdirmek istemesidir diyebiliriz. İnsanların imtihana tabi tutulması bu dev gayelerin yanında tali ve küçük gayeler olarak kalıyor.
Allah in sonucu bilmesi birseyi degistirmiyor. Allah hafiz ismiyle gelecegi kayit altina almis, gecmisi ve gelecegi ayni anda gorur. Hem bunun boyle olmasi insanligin dunyadaki imtihanina engel olmaz.
Bal gibi de olur.
Hem geleceği bilip hem de cehennemde yanacak bir kulu yaratıyorsa bunun adı bile bile ladestir. Ayrıca sonsuz hoşgörü ve sonsuz şevkat özellikleri olan biri içinde son derece tezat bir durumdur. Cehennemde yanacağı ayan beyan ortada olan birini yaratma paradoksu, senin gibi kayıtsız şartsız sorgusuz sualsiz şüphe etmeden önüne konduğu gibi inananları fazla rahatsız etmiyor olabilir. Fakat, kendisine sunulan herşeyi kuşkuyla inceleyen, korkmadan sorgulayan insanlar bu anlatılanların masaldan öte mitolojik fantazi olduğunu bulmakta zorlanmayacaklardır.
Bak ne güzel söylüyorsun, ben özgürüm diyorsun…
Hiç kimse seni zorla cehenneme götürmek için tehdit etmiyor…
Sen, “ben bu yolu, böylesini tercih ediyorum” demekle hiç bir mazeretin kalmamış oluyor…
Yoksa, eğer seni bir silah zoru vs. ile (!) böyle yaşamaya zorlayan varsa söyle bize de dövelim onu…
Haa… Allah’ın (cc) senin bu yolu seçeceğini bilmesi (şu an bak bir kendine bak, kendin seçiyorsun yolunu) senin tercihlerinde bir etki yapmıyor…
Sen Geç Dalganı. Ben Her zaman Düşünmeden Edemezdim. Allah (c.c) Neden Böyle Güzel , İyi Kalpli insanların yanında bir de sizin gibi insanlar yaratmış diye.şimdi anladım ki, biz size bakalım ibret alalım ,ders çıkaralım , sizin cehennemde nasıl yandığınızı düşünelim ve daha çok ibadet edelim diye imiş. Tamam İslama İnanmayın. Birsey Demiyoruz. Peki Neden Dinimize Hakaret ediyorsunuz? Biz Doğru Olanı Öğrenmişiz Bundan Size Ne ? Siz de Yanlıs Yolda İlerleyin Bize Bİşey Demeyin…
ALLAH BİRDİR EŞİ VE BENZERİ YOKTUR BİZ ONA İMAN ETTİK , PEKİ SİZİN DERDİNİZ NE KALDIRIN BU SİTEYİ ŞUNU UNUTMAYIN ‘ DÜŞEN BİR UÇAKTA KİMSE ATAİSTİM DEMEZ’ …
müslüman dolu düşen bir uçakta herkes dua eder uçak düşer herkes ölür. böyle işlerin allahla alakası yok.
İşte önemli olan da Müslüman olarak ölmek.
islamiyet güzel bir din olsaydı zina eden evli kişilerin taşlanarak öldürülmesini ve mürtedlerin idamını emretmezdi. allah merhametli olsaydı insanları müslüman ve müslüman olmayanlar olarak ayırmaz, iyi ve kötü insanlar olarak ayırırdı.
Allah öldürmüyor, öldürmekle tehdit ediyor.
Diyor ki, “ey! eline silahı almış az bi canı sıkıldığı için hasmını öldürmeye yeltenen, şayet onu öldürürsen, sende kısas olarak öldürülürsün, hem de devlet eliyle!” diyor ve her ikisi de hayatta kalıyor.
Bizi yaratan bizim neden korktuğumuzu çok iyi biliyor.
Zina meselesini de buna kıyas et! Anlarsın.
vesselam.
Feyyaz bey,
-SORSAM bu varlık, bu alem neyin nesi, kimin fesi, nereden çıktı? kim çıkardı? diye,
-DİYECEKSİN Kİ; tabiat ana, doğa baba, kendiiğinden bir oluşum vs. izahsız bir durum.
-TEKRAR SORSAM; peki bu tabiat, doğa nedir? diye…
-DİYECEKSİN Kİ; dağlar, taşlar, ağaçlar, kuşlar, toprak, su, hava, ateş vs. vs.
-TEKRAR SORSAM; sen o doğadakilerden daha akıllı, daha zeki, daha kıvrak, daha yetenekli, daha işlevsel, kendince bir şeyler icad edibilen vs. vs. biri olduğun halde;
“BU KAİNATTA VAR OLAN HİÇ BİR MADDEYİ, NESNEYİ KULLANMADAN, SIFIRDAN BİR TANECİK BUĞDAY VEYA BİR ÇÖP PARÇASI VEYA BİR İŞE YARAMAYAN TOZ PARÇASINI YARATABİLİR MİSİN ? ORTAYA ÇIKARABİLİR MİSİN ? ? ? ! ! !”
“VE HATTA SANA BU HUSUTA YARDIMCI OLARAK, TEKNOLOJİ DEVLERİ JAPONYA, ABD, İSRAİL, İNSLER, CİNLER, MELEKLER, HATTA ALLAH’TAN (CC) GAYRI KİM VARSA HEPSİNİNDE YARDIMIYLA YARAT BİRŞEYLER!!!!!!”
————————————————————————-
-YAA RAA TAA MAAZ SIINNN!!! Ben de yaratamam!
————————————————————————-
-PEKİ ŞU OTURDUĞUN YERDEN ÇEVRENE BAK!
Zerreden kürreye, yerdeki işe yaramaz çöpten evrene, hele bir bak kendine!
KİMDİR BİLİYORMUSUN YARATAN? KİMDİR BİLİYORMUSUN?
ŞU KENDİNDEN Bİ’HABER OLAN DOĞADIR DOĞA…
(SPERM KULLANMADAN ÇOCUĞUNU YARAT!
BULUT KULLANMADAN YAĞMUR YAĞDIR!
TOHUM KULLANMADAN SEBZE YARAT!
ÇEKİRDEĞİNİ KULLANMADAN AĞAÇ YARAT!
YUMURTASIZ CİVCİV YARAT!
————————————————————————————————-
OLMAZ! ÇÜNKÜ BÜTÜN BUNLAR İÇİN SEBEBİ YARATANDA ODUR…)
————————————————————————————————-
Halbu ki bunların ilk çekirdeklerini ve örneklerini yaratan,
kendisini de şeffaf bir perde ile bu hakikatlere iman edenle etmeyeni şu varlık aleminde göstere göstere İMTİHAN EDEN,
ve onun sonsuz bir ilimle sonuçta senin ne yapacağını ve neyi seçeceğini bilmesi de senin seçme hakkını etkilemeyen ALLAHTIR! ALLAHTIR! ALLAH AZZE VE CELLEDİR…!!!
HİDAYET TEMENNİSİ İLE…
Yazılanlar falcı bozmalarının yorumlarına benzemiş. Doğaya tersten bakıp onu anasının babasının önüne koyduğu gibi fantazi hikayelerle açıklamaya çalışanlar için normal tabi bu durum. Hokus pokus hikayeleri kafalara çakılmış bir defa çıkaramıyoruz o yüzden de.
Cehalet, tümdengelimsel bakış açısını insanlara dayatmakta, tümevarımsal olguları görememesi için mistik güçleri zihinlerin önüne engel olarak koymaktadır. Bu durum ise işlevden çok kim? sorusunu sordurmaktadır. Halbu ki, akıl bir ağaca baktığı zaman kimin yaptığını değil fenomenin nasıl meydana geldiğini arar. Çünkü kim sorusu sorulduğu zaman her inanan cevabı kendi inançlarının putuna doğru yontacak, tapındığı puta ithaflarla rituellerini zenginleştirecektir. Kimisi tanrı diyecektir, kimisi ra, kimisi inek, kimisi zeus, fsm vs.
Ben biyoloji eğitimimi akademik boyutlarda almış biriyim. O yüzden bir ağacın veya bir sürüngenin ya da bir memelinin biyolojik yapılarını ve geçmişlerini iyi bilirim. Canlıların çoğunun sindirim sistemleri, üreme ve beslenme davranışları hala aklımdadır. Hatta daha senin adını bile duymadığın bilimsel isimler ve bu isimlere ait metabolizmalar hala ezberimdedir. O yüzden bir ağaç nasıl oldu bir canlı nasıl meydana geldi hikayelerini ancak camide namaz kılan akranlarına anlatabilirsin burada benim gibi adamlara aktaracağın her hangi bir şeye fazlasıyla karnım tok.
Doğada hiç bir şey kendiliğinden meydana gelmez şu anda gördüğümüz tüm fenomenler indeterminist ve raskelelik ilkeri çerçevesinde kendinden bir önceki fenomenin sonucudur. Kendinden bir önceki fenomen ise ondan öncekilerin bir sonucudur. Bunları anlayabilmek için kaos teorisini bilmek gerekir çünkü organik ve inorganik maddelerin oluşabilmesi için sonsuz girdi lazımdır ve sonsuz sayıdaki girdi kendi düzenini oluşturmaktadır.
Küçük bir örnek vermek gerekirse, hidrojenle oksijen atomlarının doğada rasgele çarpışmaları sonucu ortamda yeterli enerji de varsa su oluşur. Burada hidrojenle oksijen amaçsızdır rasgele çarpışırlar sonucunda su oluşsun diye bir araya gelmezler. Helyum atomuda doğada bir çok farklı atomlarla ve elementlerle çarpışırlar fakat helyum atomu reaksiyona giren bir material olmadığı için sonuçta hiçbirşey olmaz. Bu elementler çarpışmadan önce elementleri oluşturan girdiler de vardır hatta o girdileri oluşturan başka başka sonuçlarda vardır. Bunlar bizi sonsuza kadar götürür.
Bu bağlamda suya bakıp su canlılar için yaratılmıştır demek insan zaafıdır. Çünkü, canlı dünyanın goldiloks kuşağında olmasından dolayı sonsuz girdilerin koca evrende her yerde rasgelelik ilkesiyle meydana gelememesineden dolayı kısaca su sıvı halde barınabildiğinden dolayı çeşitli reaksiyonlarla meydana gelmiştir. Su olduğu için canlı vardır canlı olduğu için su vardır demek doğaya tersten bakmaktan başka birşey değildir. Hele ki Tanrı suyu insan için yarattı diye düşünmek evreni ve doğayı çözememiş insanların fantastik hikayelerle kendi kendini kandırma çabalarının bir sonucudur.
Senin tanrı dediğin nedir? Tamamen uydurma hayallere ve fantazilere dayalı bir mitolojidir. Herhangi bir kanıtı var mıdır? Deneylenebilir, gözlemlenebilir ve hatta örneklendirilebilir en ufak bir kanıtı bile yoktur.
Tanrı, hiç şüphe etmeden ve sorgulamadan daha öncekilerin önüne koyduğu şablona inanmaktır.
Nihilizm ne ise tanrı da aynıdır ikiside dillerden doğma bir bilinmezliğin genellenmiş biçimidir. Kısacası, insan denen memeli hayvanın cehaletinin farkındalığı olarak kendi kendini yutturma çabasıdır. Tanrıdan bahseden insan hiç bir şey bilmek istemez o sadece kendi varlığını dayandırdığı sembolik hayali fantazilere inanır. Sorgulamaz sorgulamak hayali tanrısı tarafından yasaklanmıştır çünkü. Tanrıya akılla değilde kalple inandığını söyleyen herkes kendi kendisine inanıyordur aslında. Çünkü, varlığının bir gün sonlanacağını hazmedemediği için varlığı hiç bitmeyecek enerjisi hiç tükenmeyecek bir fantazi geliştirmiş kendisini de o fantazinin biricik çocuğu yapmıştır. İnsanın kendi varlığından kaçmaya çalıştığı bir düşüdür tanrı. Tanrıya inandıklarını söyleyenlerin olmayan şeyleri gören şizofrenlerden farkı yoktur. Hatta şizofrenler daha masumlardır çünkü hastalardır ve bu hastalıklarını gerçeğe direnmek için bilinçli devam ettirmezler. O yüzden tanrı ölümsüz insan simgesidir. İnsanın antropormorfik sanatıdır.
Tanrı, insanın hayatın gerçeklerine karşı ısrarla direndiği, gerçekleri yok sayıp, kendisini ise evrenin baş köşesine oturtan bencilliğidir.
İstediğiniz kadar akıllı olun, zeki olun, barajlar yapın, köprüler yapın, evler inşa edin, doğayı tek türmüşsünüz gibi kullanın. Hızlı yayılan virüslerden farkınız yok özel değilsiniz. Öleceksiniz ve varlığınız tamamen son bulacak. Güzellik uykusuna yatıp sonradan uyanmaya benzemez ölüm. Tüm organizmalar gibi azot karbon döngüsüne karışıp diğer canlıların yaşaması için faydalı birer element olacaksınız. O zaman neden yaşıyoruz? Amacımız ney? diye sorup cırmalamanın bir anlamı yok. Ölümsüzlük düşleriniz, sadece sizden önceki canlıların içgüdüsünün zihninizdeki bir yanılsamasıdır okadar. Neden yaşadığınız konusunda herhangi bir fikriniz yoksa veya kendi amaçlarınızı oluşturamıyorsanız zaten yaşadığınız söylenemez çünkü yaşama süreci sadece istekle ve inanç gibi hastalıklarla olmaz kendi amacını belirleyebilecek önemli bir irade ister. Amacanız sizlere altın tepside sunulacak bir kahve değildir kendiniz bulacaksınız onu. Doğadaki her canlının yaptığı gibi hatta seks yaparken bile.
Sonsuzluğun insani özellikleriyle bezenmiş bir tanrının ağzından her şeyi bilme iddianızın amacı nedir? Ben size söyleyim. Ölüm sizi korkutuyor, içinizi karartıyor, varlığınızın sona ermesi inanılmaz gibi geliyor. İşte sizin tanrınız orada başlıyor. Antropormorfizm burada devreye giriyor. Sizin tanrınız sizin inançlarınızın sonsuzla çarpımıdır. Hastalık belirtinizdir. Tanrı bir hastalıktır. Doğayı ve evreni anlayamayan, doğaya ve mekanizmalarına uyum sağlayamayan insanların, yerine bir put koyarak o putu evrenin baş köşesine, kendisini de, yarattığı putun biricik evladı yerine koyan bencil bir hastalığıdır.
1. Boğaziçi kimya bölümü mezunu olarak kısaca şunu bir bilmelisin, o raskelelik ilkeri çerçevesinde oluştuğunu düşündüğün atomların, elementelerin ve dolaysıyla bütün maddelerin birbirleri ile yine rastgelelikle şu evreni ortaya çıkarmasını ben, tam tersine büyük bir kudretin yapabileceğine inanıyorum.
Şöyle ki;
Sana içinde bulunduğumuz fiziki bir olayla misal vereyim.
(Belki sana biraz saçma gelebilir ancak anlattığıma odaklan.)
Sen hiç bir canlının olmadığını düşündüğün uzak bir çölde, her tarafı rüzgar bile giremeyecek derecede izalasyonlu ve sağlam bir kalede bulunduğunu düşün.
İçerde en sakin bir odada, sandalyede oturuyorsun ve köşede bir masa var. Faraza o masanın üzerindeki bir A4 kağıdı yere düştü.
Şimdi aklı kullanarak bir cevap arıyoruz.
Normalde hiç önemsiz gibi gözüken bu duruma şöyle bir göz atalım.
Acaba bu kağıt yere niye düştü?
1. Ya kağıdı masanın üzerine düşecek şekilde, tam köşeye koyduğunu düşünürsün.
(O zaman diyelimki kağıt tam ortadaydı.)
2. Yada hafif bir esinti geldi bir taraftan ve cereyan neticesinde düştü diye düşünürsün.
(O zaman da diyelimki, odaya en ufak bir hava girecek delik yok, faraza. Ve hatta sen de kağıda üflemedin ve hareketsiz seyrediyorsun.)
3. Belki küçük bir canlı, bir karınca, böcek vs. iterek götürdü diye düşünürsen onlarıda çıkardık.
4. Eee.. Şimdi ne olacak?
(Demek ki o kağıt hala orada duruyor.)
5. Eğer bedavacılığa kaçıpta dersen ki kağıt kendi yürüdü de düştü, bu ya akla hakaret olur, yada mucize.
BİR KAĞIT BİLE SEBEPSİZ, NEDENSİZ, YAPAN OLMADAN YERİNDEN OYNAYAMIYORSA, ŞU UCU-BUCAĞI, SONU TESBİT EDİLEMEYEN EVRENİ YAPAN OLMADAN KENDİ KENDİNE VAR OLDU DEMEK FİZİKEN, TIBBEN, İLMEN, AKLA HAKARET OLUR!
Düşün denilince böyle düşün!
“O’nun bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmez.” (En’am suresi 59)
Evren rastgelelik ilkesiyle ortaya çıkmaz. Daha doğrusu rastgelelik ilkesiyle ortaya hiç bir şey çıkmaz. Bir fenomenin oluşabilmesi için sayısız sonsuz girdi gerekir. Hadi rasgelelik oldu evren neden oluşmuyor ancak bir dingilin (dinle yatıp kalkan) zekasıdır. Burada ilke kelamıyla anlatılmak istenen oluşan fenomenlerin bir tasarım olmadığıyla ilgilidir. İşi gücü bırakıp sana dilbilgisi anlatalım birde iyimi.
Mesela evrim teorisindeki doğa kanunu olan doğal seleksiyon bir ilkedir fakat rakip popülasyonların seçilime olan etkisi rastgeledir. Diğer bir ifadeyle seleksiyon ilke seçilim ise daimidir. Fakat seçilim sırasında organizmayı etkileyen değerlerin ne kadar olduğu veya olmadığı bilinmediği için bilimsel olarak rastgelelik ilkesi benimsenmiştir hatta aksini iddia etmek te pek mümkün değildir.
Boğaziçi kimya mezunuymuş internette sallamak bedava nasıl olsa vergisi bile yok. Neyse ki senin gibi adamların yazılarından ne bok olduklarını anlayabilecek kadar akademik geçmişim var.
Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi hidrojenle oksijenin amacı olmaz. Zaten onlarda bilinç de olmaz element çünkü onlar. Fakat birleştikleri zaman su oluşur(h20). Su oluşması için bağ yapmaları gerekir. Bağ yapmalarının nedeni ise değerlilik elektronlarıdır ve bu çekirdek fiziğinde kapsamlı olarak ele alınır. Oluşan her fenomen bir öncekinin devamıdır burada bir başlangıç aramak tamamen insan zaafıdır. Eline bir demir parçasını aldığın zaman tek bir demir atomunu mu aldığını sanıyorsun?. Metallerle metaller, ametallerlede ametaller arasında da bağ ilişkisi vardır. Bu bağ ilişkiside(iyonik bağ) kendinden bir önceki atomlara ve değerlilik elektronlarının değişkenlerine bağlıdır. Bunları neden anlatıyorum biliyor musun? sözde kimya mezunusun ya iyi biliyorsundur atomlar, elementler arası reaksiyonları ve bağ yapılarını. Eğer kimyacıysan hiç bir elementin saf olmadığını da hatta oluşması için kendinden bir önceki reaksiyona bağlı olduğunu da bilmen lazım. Sonsuzluk böyle bir şeydir işte. Herşeyin bir ilkini aramak dinci zırvasıdır.
Evren ve doğa senin eğitim seviyen hakkında ipuçları veren A4 ve rüzgar benzetmenle açıklanamaz. Bu konuşmalar ancak lisede arka sıralarda oturup aman zil çalsında bahçede top oynayalım mantığıyla okula bile neden gittiğini bilmeyen tipik lise öğrencilerine ait. Kendi ağzınla söylüyorsun birde. A4 kağıdı iradi müdahale olmadan düşüyor yere işte. Ya rüzgar esiyor ya deprem oluyor ya başka birşey oluyor. İlla gidipte ben üflemiyorum yere düşmesi için. İçi matematik hatalarıyla, peygamber fantazileriyle, öbür dünya yalanlarıyla dolu kıçtan uydurma bir kitap yazmışlar doğadaki sonsuz etkileşimi uydurma kitaba bağlamaya çalışıyorlar. Ancak bu kadar yobazlık olur.
İnsan denen memeli hayvan doğayı anlayabilmek için milyarlarca tezi hipoteze hipotezi teoriye dönüştürüyor binlerce etkileşimi kullanarak evrene doğaya anlamlar vermeye onu somut kanıtlarla bir öncekinden daha iyi açıklamaya çalışıyor. Bu yobazlarda hemen çözmüşler doğayı allah hokus pokus yaptı evren oldu sudan çamurdan adem çıktı kaburga kemiğinden havva oldu ensest ilişkilerlede canlılık bu kadar gelişti ve türleşti. Bilimle alakası yok adamın Boğaziçi kimya mezunuyum diyor bide.
Bu soru daha önce bir yerlerde klişeleşmedi veya bildiğim kadarıyla birilerinden duymadım, ama sen düşünce yerine yada cevap yerine sadece soruyu inkar ve küçümsüyorsun.
Halbuki sorunun netliği gibi berrak bir cevap beklerdim.
Sorduğun sorunun niteliği eğitim düzeyin hakkında kesin ipuçları veriyor zaten ulaşmak istediğin noktada başından belli. Senin akıl hocalarından zamanında çok dinlemiştim bunları. Ağaç var taş var toprak var rüzgar var bulut var demekki allah var. Zihniyetin bu kadar sığ işte senin de onlar gibi.
Etrafınızdaki mekanik varyasyonlara bakıp insanoğlunun doğayı tanımak için geliştirdiği materialleri kaynak belirleyip olmayan tanrınıza atıflarda bulunuyorsunuz. Arabayı, evi, bilgisayarı biri yaptığına göre ağacı, insanı, hayvanı da birilerinin yapması gerekiyor hıııı demekki allah var.
Senin de allahın otursun bir araba yaratsın bakim nasıl yapıyormuş görelim.
A4 kağıdının rüzgarın esmesiyle sandalyeden yere düşmesi anektodunda rüzgar sebep kağıdın yere düşmesi ise sonuçtur. Doğada herşey bu şekilde işler sebep ve sonuç bir arada oluşur. A4 kağıdının yere düşmesi tanrının veya zeusun istediği değil doğada ki karmaşıklığın ve rastgeleliğin bir sonucudur. Mesela A4 ün yere düşmesine sebep teşkil eden rüzgarın oluşması için milyonlarca girdi gerekir. Kimyacıyım diyorsun ya az çok anlarsın soğuyan hava ağırlaşır ve sıkışır ısınan hava ise hafifler ve genleşir basıncın düşük olduğu yerlerde sıcak hava yüksek olduğu yerlerde soğuk hava vardır. Sıcaklık ve basınç arasında ters orantı olduğu için ısı farkından kaynaklanan yer değiştirme olayı rüzgara sebep olur. Ama bu sebeplerinde sebepleri vardır. Yani alçak basıncın oluşması için milyonlarca sebep yüksek basıncın oluşması için milyonlarca sebep vardır. Ama bu sebeplerin hiç biri sonuçta bir şey olsun insanlar bunu görsün diye oluşmaz. Hepsi kaos teorisindeki mekanizmalara uygun rastgelelik ilkeri çerçevesinde oluşur. Aslında oluşan bir şey de yoktur doğayı anlama çabamız varyaslonlara verdiğimiz isimlerin özneleridir.
Sen meseleyi yine anlamamışsın.
Alçak basınç, yüksek basınç… Sana anlatılanlarda da zaten bu noktaya dikkat çekiliyor.
Bütün bu sebepleri aradan çıkar!
O zaman ortada sadece koskoca bir rastgelelikler TEORİSİ (!) denilen saçmasapan ve sadece bir teori kalıyor. Bütün bir inancınız sadece bir teoriden ibaret, TANRInız işte o teori…
İşte o kağıt sebepsiz yere düşmez, düşemez. (dikkat et ! sebepsiz diyorum. Çünkü ben o sebebin Yaratanının Allah olduğuna şüphesiz inanıyorum. Ve bu bir teori değil, imandır.)
Akla hakaret, fizike hakaret, kendini ve varlığını inkardır bu.
Sen o kağıdı bile izah edemezsin, yerinden oynatamazsın o rastgeleliklerinle.
Çünkü iman o kadar uzaklarda değil, sadece gözünden ve kalbinden perdenin kalkmasıdır.
Sen kendini yunan filozofların uyduruk safsatalarıyla labirentlerde kaybederken, gözünü semaya kaldıran bir çobanın bile görmekte zorluk çekmeyeceği bir yaratıcıyı görmüyorsun.
Sen bir karınca gibi, filin tırnakları arasında fili arayıpta bulamayan bir zavallısın!
Zavallı diyorum çünkü, araştırııcı değil, dik bir inkarcısın!
Hani Allah? varsa bir işaretini görelim diyorsun.
Tavandan sallanan iki kablodan hangisinde elektriği görebiliyorsun?
Birinde var , diğerinde yok!
O var olan elektriği göremeyen gözlerle “hani ya Allah?” diyorsun.
Diyeceksinki, ama ben elektriği göremiyorsamda yanan ışığı, eserini görüyorum.
İşte bak! bu kainatta en büyük eserdir.
Bazen küçük bir çocuğun, bir çobanın, bir kölenin ve bir delinin bile görebileceği netlikte…
Haydi bakalım, plansız , programsız, bir sonraki rastgelelikte buluşuncaya dek, ben Allah’a, sen de kendi inandığına emanet ol!
Meseleyi anlamayarak yazılanları anlam kargaşasına doğru sürükleyen sensin. Bilimsel teorilere de ben anlamıyorum, bilmiyorum benim kafam böyle şeylere çalışmaz demek yerine bunlar saçma sapan gibi söylemlerde bulunmak kimsenin haddine değil özellikle senin gibi günde 5 saat domalarak puta tapanların haddine hiç değil kusura kalma.
Rastgeleliklerinle birşey yapamazsın diyor adamada kafa hiç çalışmıyor sanıyor ki hala rastgelelik sonucu bu even bu doğa bu hale geldi. Kardeşim rastgelelik denen şey bir ilkedir insanların doğal olayların nedenini değil temelini bağladığı ilkedir. Sen yolda yürürken bilmeden istemeden bir karıncayı ezebilirsin o karınca orada tamamen gayri ihtiyari bulunuyordur veya yürürken sana yolda bir araba çarpabilir araba çarpınca yere düşüp ufak böceklerin ezilmesine ve ölmesine sebep olabilirsin bu sebep iradi değildir ratgeledir bu kadar da mı kafan çalışmıyor?
Bu olayların arasında neden tapınacak birini arıyorsunuz? En ufak bir işaret yok. Hiç bir somut kanıt yok. Muhteşem ahenk dizayn gibi laflar edip edip duruyorsunuz öyle bir şey de yok. Hangi yunan filozoflardan bahsediyorsun? Cahil cahil konuşma. Kendini filozoflardan da akıllı sanıyor hangisinden bahsettiği de belli değil cahilin. Birde neymiş filin tırnağındaki karınca gibiymişim de fili bulamıyormuşum. Ulan filin tırnadığındaki karınca orada yaşamını idame ettirebiliyorsa fili neden arasın?
A4 ü sebepsiz yere düşürdün, bilimsel teorilerden zerre haberin olmadığı halde onlara saçma dedin, kimyadan bir haber yaşayıp kendi kendini Boğaziçi Kimya Bölümü mezunu yaptın tam bir mümin profili var karşımda artık bundan kesinlikle eminim.
“Sen yolda yürürken bilmeden istemeden bir karıncayı ezebilirsin o karınca orada tamamen gayri ihtiyari bulunuyordur veya yürürken sana yolda bir araba çarpabilir araba çarpınca yere düşüp ufak böceklerin ezilmesine ve ölmesine sebep olabilirsin bu sebep iradi değildir ratgeledir bu kadar da mı kafan çalışmıyor? ” …demişsin.
Şu cümleye bakarmısın? Ne yani, bu kadar basit mi ?
Rastgele diye birşey yoktur!!!
Rast- gele tabiri, balıkçılar için çok şey ifade edebilir ancak aslında o bile rastgele ile açıklanamayacak kadar bir ustalık ve balık tutulan yerin elverişli olması ile alakalıdır.
Sen, evinden çıkınca rastgele mi yürür gidersin? (bir hedef? )
Karınca rastgelemi yürür, yönünü tesbit etmez? (içgüdü? )
Bir kaza rastgele mi olur? (dikkatsizlik?)
Ay, güneş, gezegenler rastgele mi akarlar? (yörünge?)
Senin, yolda yürürken bir karıncayı ezmen bir rastgelelik değil, çünkü oraya sen kendin geldin. Karınca da orada rastgele bulunmuyordu.
Peki ne oldu da sen karıncayı ezdin?
” Bu olayların arasında neden tapınacak birini arıyorsunuz?
En ufak bir işaret yok.
Hiç bir somut kanıt yok.
Muhteşem ahenk dizayn gibi laflar edip edip duruyorsunuz öyle bir şey de yok.”… demişsin.
Lamba odanın ortasında aydınlatır….
Eğer dersen ki herşey bundan ibaret, bu lambanın gerisinde birşey aramaya gerek yok dersen, birgün sende karanlığa mahkum olursun.
Bak o lamba sadece döşenen kablolarla izah edilemiyor, o, taa baraja dayanıyor, bir dinamo-santrale işaret ediyor.
Peki, sence bu kainat hangi bir baraja, santrale veya bir (…..?) ya dayanıyor?
Doğadaki tüm olayları ve fenomenleri basite indirgemek genelde müslümanların işidir. Çünkü mümin zihniyeti araştırmaz sorgulamaz vuku bulan her olayı sofi mantığıyla açıklamaya çalışır. Geneli paranoyak şizofreni olan müminlere göre her şey hokus pokusla meydana gelmiştir. Müslüman için açıklama sadece bu kadardır. Biri çıktı hokus pokus yaptı evreni yarattı galaksileri yarattı daha sonra dünya topraktan adem ademin kaburga kemiğinden havva oldu ensest ilişkilerlede bugünlere geldik. Mümin için açıklama bu kadar basitken, sağlıklı bir insan için determinizm tatmin edici bir ilke değildir. Çünkü kainatta adı geçen her olgu evrenin büyük yıldızlarından atomlarına kadar belli bir sistematik dahilinde açıklanabilir. Eğer elinizde olan fenomeni bir sistemle açıklayabiliyorsanız onu bilimsel bir modele oturtup bahsi geçen bu modelle servis yapabilirsiniz. Bilimsel modellerde uçan gemilere, yılana dönüşen asalara yer yoktur. Çünkü elinizdeki fenomen deneylenemiyor ve tekrar edildiğinde aynı sonuca ulaştırmıyorsa artık onu belli bir sistematikle açıklama şansınız yoktur. Ama dinci için iş basittir herşeyi allah yapmıştır ve tüm evren allah ol deyince olmuştur.
Yılana dönüşen asa mucizesi sana değil, Musa (as)ın o zamanki inkarcılara canlı olarak gösterdiği ve bütün bir yahudilerce de kabul edilen bir mucizedir. Ve o mucizenin yeniden Kur’an’da zikredilmesi yahudileri ilgilendirir, çünkü onlar mevcut tevratlarında onu Harun (as)ın asası olarak değiştirmişler.
————————————————————
————————————————————
Kabul edersinki şu evrenin başlangıcı için bulunan ve bilinen sürenin 14 ila 20 milyar yıl gibi bir zaman dilimi olduğu tesbit edilmiştir.
Haa, bilmem bu süre belki az ileri veya geri çekilebilir bilimin ilerlemesi ışığında.
Hadi olsun 14 tirilyon yıl önce.
Neyse, sorum şu:
Senin, ilk başlangıç için İNANDIĞIN hokus-pokus nedir?
(yani, bu yumurtayı ilk kim yumurtladı?)
Afven, 14 trilyon (düzeltme)
>Ve o mucizenin yeniden Kur’an’da zikredilmesi yahudileri ilgilendirir, çünkü onlar mevcut tevratlarında onu Harun (as)ın asası olarak değiştirmişler.
muhammed tevrattaki hikayeyi yanlış anlatmış olmasın?
>Senin, ilk başlangıç için İNANDIĞIN hokus-pokus nedir?
bu soru hiç birşeyi değiştirmiyor. çünkü bu “hoku pokus” diye nitelendirdiğin şey kuranda geçen arap tanrısı allah değil. “allah” muhammed’in kuklasıdır.
kimse kişisel görüşünüzü kınamıyor.. kimse alay etmiyor kurmuş olduğunuz bu site bizim inancımıza atılan bir lekedir hiç bir zaman ateizm ole böle gibisinden konuşmadık konuşmayızda şimdi sizden ricam ya bu siteyi kapatırsınız yada AYYILDIZ TiM siber ordusu olarak bu siteyi tekzip için hackleriz seçim sizin…
Dinsizlere bak ya bu ne biçim sitedir böyle . tamam islama inanmıyosanız ınanmayın ama boyle sıteler kurupta leke atmayın ayıp be ayıp. ayrıca başınız sıkıştıgında mesela bi uçaktasın uçak düşecek o sırada ne dıyeceksın ? Allahım benı kurtar demıyecekmısın ? tabı dıyemıyceksın çünkü sen dinsiz isen boşlukta olacaksın senın bır ınancın yokkı kimden yardım isteyeceksin ? böyle siteler kurupta ortalık karıstırmaya calısmayın
felsefe yapma arkadaş .. din’e felsefi açıdan bakılmaz öyle bakarsan işin içinden çıkamassın aklı olan zaten düşünür ve bu evrenin bir yaratıcısı oldugu kanısına varır yani .
en alta kadar okudum yorumları. feyyaz ve mürtedi okurken merakımı çeken birkaç nokta oldu.
Acaba siz inanmamayı amaçlıyor olabilir misiniz?
ölüm hakkındaki yorumunuz da ilginç sadece müslümanlar mı ölümden korkuyor… Yok olmak fikri (kalbinizden gelen bir cevapla) sizi cidden rahatsız etmiyor mu? hatta korkutmuyor mu?(bir de cevabınızla yaşınızı da söyler misiniz?)
ölümden sonrası beni korkutmuyor. doğmadan öncede ölüydüm.
allah evet blıyor herseyı eger bızı drek cehenneme yollasaydı bızde ıtıraz edıcektık ndn boyle oluyo dye ama allahımız ıyıkıı ıyıkı boyle ypmıs bızım ıtıraz etcek bseyımız kalmıcak kendı sonumuzu ıyı veya kotu bız hazrlıyoruz boyle sacma seylere kapılmayın eger cok kuskunuz varsa normal bı kotap okumak yerıne Kur-anımızı okuyun kıtabımızı okudugunuz zman ıster 100 kere ıste 1000 kere okuyun her seferınde okudugunuz zmn sankı yenı hiç okumadınıgız bır seyı okuyo gbı olursunuz emın olun dogru yol bu bu kahınatta herseyın bı nedenı var
yani şöyle böyle gene allah gene bizi yakacak ama suçu bizim üstümüzü atmaya çalışıyor. oğlum sen mal mısın?